CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Altay, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında ‘Sansür Yasası’nın “halkı aldatıcı bilgiyi alenen yaymak” unsuru münasebet gösterilerek kabahat duyurusunda bulunulmasına reaksiyon gösterdi.
Altay, “Şimdi o kanun; TCK 217’ye nazaran Bay Kemal’e dava açtırmış bürokratlarına. Vay be! Bay Kemal konuşuyor, nasırlarına basılmış üzere hop hop zıplıyorlar. Aslında bu kabahat duyurusunda gerçek şeyler var. Okuyorum buradan, ‘Sayın İçişleri Bakanımızın devleti şahsı ihtirasları ile yöneten kişi olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmıştır.’ Evet. Tam da bunu yapıyoruz işte. Algı değil Sayın Genel Müdür, olgu. Bu türlü bir olgu var. İçişleri Bakanı’nın devleti şahsi ihtirasları ile yönettiğini sav ediyoruz. Halkı aldatıcı bilgiyi alenen yayma başlıklı 217/A güzel olsun. 2 hafta evvel çıkan ‘sansür yasası’ birinci eserini verdi” dedi.
Konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“ŞİMDİYE KADAR AK PARTİ BUNU KABUL ETSEYDİ…”
Siyaset açık kapı işidir. Kabul ettik görüştük. Niçin geldiler? Biz 4 Ekim’de samimi bir kanun teklifi verdik. Bayanın kılık kıyafet özgürlüğü ile ilgili samimi bir kanun teklifi verdik. Şimdiye kadar AK Parti bunu kabul etseydi 10 Ekim’de bu maddeleşmiş olurdu. Aslında fiilen ortadan kalkmış, olmayan bir sorun ile ilgili yasal da bir teminat olurdu. Biz bunu niçin yaptık? Çok açık ve samimi söylüyoruz zati. CHP’nin helalleşme vizyonunun da bir kesimiydi bu. Geçmişte yaşanmış kimi acılar, hüzünler için bu türlü bir yasal düzenlemenin beğenilen, hoş olacağını düşündük.
“BAŞÖRTÜSÜ ERDOĞAN İÇİN DAİMA BİR İSTİSMAR, MENFAAT KONUSU”
Fakat Erdoğan bunu gollük bir pas olarak kıymetlendirdi. Neyi gollük bir pas olarak kıymetlendirdi aslında Erdoğan, başörtüsünü. Neyi, bayanın özgürlüğünü… Erdoğan, bayanın özgürlüğünü istemek sana gollük bir pas oluyorsa vay Türkiye’nin geldiği hale. Bu türlü bakmamak lazım. Başörtüsü Erdoğan için daima bir istismar, menfaat hususudur. Artık sulandırılmış bir anayasa değişiklik önerisi ile geldiler. Efendim biz size teklif getirmedik lakin biz 24 ve 41’inci hususlarda düzenlemeler istiyoruz. Niçin kardeşim? E bu türlü yapalım. Bizim bir kanun teklifimiz var, gelin bunu kabul edelim. Yok biz bunu bu türlü yapalım.
Biz samimiyiz, kanun teklifimizi gerisindeyiz dedik. Seçime 7 ay kala anayasa değişikliği bir arka niyet işidir. Seçime 7 ay var, bir anayasa değişecekse yeni Meclis değiştirir. Darbe anayasası diye nitelendirdiğimiz anayasa 19 seferde 184 değişikliğe uğramış fakat hala berbat bir anayasa var. İki unsur ile çözülecek mi? İki husus ile o berbat anayasa, özgürlükçü sivil bir anayasa olacaksa eyvallah. Ancak bu türlü bir şey yok. Ne var, Erdoğan gollük pası aklınca gole çevirecek. Yemezler.
“BU DEFTERİ KAPATALIM”
Temel hak ve özgürlükler referandum konusu olamaz. Nokta. Fırsatçılık Erdoğan’ın fıtratında var. Lakin Erdoğan şunu bil, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası senin şahsî ajandana nazaran kurgulanamaz. Ve kurgulanmayacak. Türkiye’nin sivil, özgürlükçü, nitelikli, daha az husus sayısını içeren bir anayasaya muhtaçlığı vardır, doğrudur. Bunu yapacak olan da 28’inci periyot parlamentosudur. Bunu bu türlü bileceksin. Gel tekrar buradan sana davet yapıyorum, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun birinci imza sahibi olduğu kanun teklifine omuz var, istersen onu biraz revize et, bunun üzerinden gidelim, sıkıntılı toplu bir kanun teklifini Meclis’ten bir iki günde çıkaralım ve bu defteri kapatalım.
“NASIRLARINA BASILMIŞ ÜZERE HOP HOP ZIPLIYORLAR”
Anayasa’da basın hürdür, sansür edilemez diyor. Daha iki hafta evvel Meclis’e sansür kanununu getirdin kardeşim. Artık o kanun; TCK 217’ye nazaran Bay Kemal’e dava açtırmış bürokratlarına. Vay be. Bay Kemal konuşuyor, nasırlarına basılmış üzere hop hop zıplıyorlar. Niçin? Dün sorularımı sordum; 24 saat geçti, zerre karşılık alamadık. Bunun yerine bir dava, cürüm duyurusu, dava dilekçesi geldi önümüze. Ben ne sormuştum? Türkiye, kara para konusunda neden gri listede Erdoğan dedim. Ve o ülkeleri saydım. Saydığım 20 ülkeden 3 adedini Türkiye’nin tamamı bilmez. Dedim ki Zindaşti’yi yani Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu baronunu özgür bırakan hakim nerede Erdoğan dedim. Hatta bu hakimin soruşturma belgesi iki yıldır neden bekletiliyor dedim. Hala karşılık bekliyorum.
“DÜNYANIN TÜM MAFYA BABALARI TÜRKİYE’DE”
‘Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına koyulan önlem neden kalktı Erdoğan?’ dedim. Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkış yasağı neden kalktı dedim, karşılık yok. Bu kararı alan hakim ve savcılar artık nerede dedim, karşılık yok. Almanya’da haraç ve uyuşturucu ticaretine ismi karıştığı için hudut dışı edilen Samger Ahmedi’yi İstanbul’da boğazda lüks bir tekne tipinde görmediniz mi dedim. Haberiniz yok mu bundan dedim, yanıt yok. Türkiye’nin Rus, Azeri, Çeçen, Kazak, Özbek mafyasının nasıl ve neden hesaplaşma ve hakimiyet kurma alanına dönüştüğünü sordum. Karşılık yok.
Ben dün söyledim. Bir ülkeye uyuşturucu, kara para girerse oraya mafya zaten girer. Üstelik, Rus, Azeri, Çeçen, Kazak, Özbek ne ararsan var. Hepsi Türkiye’de. Dünyanın tüm mafya babaları Türkiye’de. Neden? Bu mevzuda ne yapıyorsunuz dedim, yanıt yok. Varlık barışı kanunu çıkardığınız yıllarda Türkiye’ye giren kaynağı belgisiz paralara neden soruşturma, kovuşturma ve vergi incelemesi yapılamaz diye kanun yaptınız dedim, karşılık yok. Varlık barışı çıkardığınız yıllar içerisinde Türkiye’ye giren 82 milyar 618 milyon dolar nerede dedim, yanıt yok. MASAK’ın elini kolunu kim bağlıyor dedim, MASAK bu bahiste soruşturma yapmıyor, yapamıyor dedim, karşılık yok. Bu soruların yanıtı yok.
“İBRETLİK BİR KABAHAT DUYURUSU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Konusu kabahat olan paralar da geldi dedik, Abdüllatif Beyefendi (CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener) Genel Kurul’da kıyameti kopardı, isyan ve itiraz etti, konusu cürüm olan para dedim, Bay Kemal söyledi bu paralar ile cari açığı düşürüyorsunuz. Burada, Merkez Bankası tablosunu gösterdim. Benim değil. 82 milyar 618 milyon dolar girmiş, kaynağı belgisiz, konusu hata olan para. Yanıt yok. Nasıl olacak artık. Bu sorulara cevap veremeyenler kahraman polisimizi, jandarmamızı kendilerine kalkan yaptılar. İbretlik bir kabahat duyurusu ile karşı karşıyayız.
“BİZ CÜRÜM İŞLERİ BAKANI DEDİK, BAKANLIĞI DEMEDİK, SAKIN HA”
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü’nden kabahat duyurusu. Aslında bu hata duyurusunda gerçek şeyler var. ‘Teşkilatımızın kanunlara uygun olarak değil de belirli organize hata kümeleri ile birlikte hareket ettiği algısı oluşturmaya çalışılmış ve Emniyet Teşkilatımıza, sayın İçişleri Bakanımızı toplum nazarında prestiji zedelenmeye çalışılmıştır.’ Ben dün söyledim, biz cürüm işleri bakanı dedik. Hata işleri bakanlığı demedik. Sakın ha. Sen kendini bakan ile bir tutma. Senin uyuşturucu baronları ile fotoğraflarını görmedik ki… Senin yahut kahraman polisimizin bu türlü bir fotoğrafı yok. Senin bakanının var.
‘Anayasa kanunlar ve mevzuata uygun biçimde iş ve süreç yapan Emniyet teşkilatımıza yapılan bu itham açıkça iftira niteliğindedir.’ Teşkilata değil de… Lakin artık bir şey okuyorum buradan, ‘Zira paylaşımda yer alan sözlerle ile ilgili sayın İçişleri Bakanımızın devleti şahsı ihtirasları ile yöneten kişi olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmıştır.’ Evet. Tam da bunu yapıyoruz işte. Algı değil sayın Genel Müdür, olgu. Bu türlü bir olgu var. Bu olgunun peşindeyiz biz. İçişleri Bakanının devleti şahsi ihtirasları ile yönettiğini argüman ediyoruz.
Bu tezimize münasebet çok. Yalnızca çekilen fotoğraflar değil. İçişleri Bakanı değil mi, CHP vilayet liderlerini şehit cenazelerine almayın diyen. Bu şahsi ihtiras değil mi? Kin ve ihtiras siyaseti değil mi bu?
“‘SANSÜR YASASI’ BİRİNCİ ESERİNİ VERDİ”
Halkı aldatıcı bilgiyi alenen yayma başlıklı 217/A iyi olsun. 2 hafta evvel çıkan ‘sansür yasası’ birinci eserini verdi, hayırlara vesile olsun. Artık bu halkı aldatıcı bilgi oldu. Pekala bu ne kardeşim? Merkez Bankası’nın raporu. Ödemeler istikrarlar listesi. Şayet TCK 217/A’dan bir şey yapacaksanız Merkez Bankası’na yapın. Burada 82 milyar 618 milyon dolar kaynağı belgisiz para. Bu cari açığı düşürmez mi, düşürüyor esasen. Bay Kemal’de bunu söyledi. İbretlik bir tablo.
İddianamenin ikinci sayfasının 4’üncü ve 5’inci paragraflarına katılıyoruz. Süleyman Soylu bakımından katılıyoruz kabahat duyurusunun. Ancak sayın genel müdür yapma etme. Sen genel müdürsün. Emniyet Genel Müdürlüğü’yle ilgili, polisle ilgili, jandarmayla ilgili sayın genel liderin ağzından bir şey duymuş olamazsın. Buradan da anlıyorum ki sayın genel müdür, sayın genel liderimizin o görüntüsünü izlememiş. Süleyman Soylu ona, ‘Kılıçdaroğlu emniyet teşkilatımıza hakaret etti’ demiş ve bakmamış adam. Bay Kemal’in görüntüsünü seyretmemiş sayın genel müdür. Görüntüyü bir seyretseydin, biz siyaset yapıyoruz kardeşim, İçişleri Bakanı’na da laf söyleyeceğiz, Cumhurbaşkanına da söyleyeceğiz. Eğriye eğri, doğruya gerçek diyeceğiz, onu yapıyoruz zati.
Sayın genel müdür kahraman polis teşkilatımızı ayırarak soruyorum sen genel müdür müsün, avukat mısın? Genel müdürlüğünü yap kardeşim. Sen itiraf etmişsin aslında, ‘Süleyman Soylu teşkilatı kendi ihtiraslarına nazaran yönetiyor, bu türlü sav ediliyor, bu türlü yapılmak isteniyor.’ Evet bizde onu söyledik esasen, sana ne? Süleyman Soylu seni kendine kalkan yapmak isteyebilir sana ne oluyor? Ayıptır ya, devlet adamı olun, devletin genel müdür olun, devletin polisi olun.
“KİMSENİN ADAMI OLMAYIN”
Emniyet teşkilatına daha evvel sızan bir şahsa bağlı insanların neler yaptığını, ordumuza daha evvel sızan bir şahsa bağlı insanların neler yaptığını 15 Temmuz’da çok acı bir biçimde yaşadık. Kimsenin adamı olmayın, devletimiz büyüktür, büyüktür ve güçlüdür. Bugün başında Ahmet olur, yarın Mehmet olur. Siz devletin genel müdürü olarak devletin ve bakanlığın saygınlığını korumak zorundasınız. Ben bakana laf söylerim, o da bana söyler, sen bu işe karışma. Günaha kalkan olma.
POLİS AKADEMİSİ MEZUNİYET TÖRENİ’NDE AKP MARŞI ÇALINMASI
Sen şunu hallet lakin rica ediyorum senden Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde AK Parti marşı çalan yahut çaldıranların hesabını sor ve millete ver. Sana düşen bu. Devletin genel müdürü olmak budur. Polis Akademisi Mezuniyet Merasimi ya, AK Parti marşı… Hiç olmadı ya. Yazık. Tek adam diktatörlüğünde bir parti devleti inşa ettirilmek için her şey yapılıyor fakat 7 ay kaldı. Olmaz artık zorlamayın. Fakat muradınız bu. Parti devleti var ise demokrasi yoktur. Demokrasi yoksa bir felaket vardır.
ERDOĞAN’IN KELAMLARINA YANIT
Beyefendi dün cahillikten kelam etmiş. Bay Kemal’i cahillikle suçlamış. Tam cümlesini okuyayım da ona bir yanıt verelim. ‘Ben ekonomistim, bizim şu anda yap, işlet, devret ile yapıtları üretenler bunların toplam bedelini ortaya koysak bunlara faiz ödemeye kalksam altından kalkamazlar. Artık ulusal bütçeye en ufak bir yük olmuyor.’ Recep Tayyip Erdoğan. İşte bu cahillik. Niçin, bunun bir, Erdoğan bu ‘yap işlet devret’lerinin faizlerini millet ödüyor, tabi sen ödemiyorsun, sen milletten topluyorsun, kasaya koyuyorsun, kasadan da ödüyorsun. Bu projeleri devlet yapsaydı iki kalem ödememiz olacaktı. Anapara ödeyecektik, kredi ile yaptıysak da faiz ödeyecektik. Artık dört kalem ödüyoruz. Senin bunlardan haberin yoksa, misyonunu ihmal ediyorsun. Varsa ve bu türlü bir beyanat veriyorsan halka palavra söylüyorsun ya da bunların ikisinin karşımı olarak cahilce laf ediyorsun. Artık anapara ödüyoruz, faiz ödüyoruz, işletme masrafı ödüyoruz, dolarla vermişsen ABD’deki enflasyon üzerinden; avro ile vermişsen Avrupa’daki enflasyon üzerinden de enflasyon farkı ödüyoruz. İşte cahillik burada başlıyor.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Altay, soru üzerine; AKP’nin anayasa değişikliği teklifi ile ilgili dün TBMM’de kümesi bulunan siyasi partileri ziyaret etmesine ait şunları söyledi:
“Bunlar bir karar versin. HDP’ye terörist diyorlar, ondan sonra Erdoğan’ın şahsî şeyine nazaran bir Anayasa gereksinimi olunca HDP’yi bizim de argüman ettiğimiz üzere milletin oylarıyla seçilmiş, parlamentoda kümesi bulunan bir parti olarak gidiyorlar. Parti olarak gidiyorsunuz. Gidin olağan de niçin toplantılara çağırmıyorsunuz? Yurt dışı seyahatlerine neden çağırmıyorsunuz HDP’yi? Bir karar verin artık. HDP, terör örgütüyse bilelim, meşru bir partiyse bilelim. Bir karar verin. Garip. Bu şunun işareti, Erdoğan, işine geldiği vakit geçmişte söylediklerinin tümünü inkar edecek bir anlayış içindedir. Daha evvel de biliyorsunuz bu türlü örnekleri çok. Bizim HDP ile ilgili görüşümüz nettir. HDP, Meclis’teki kümesi bulunan siyasi partilerden birisidir. Bu türlü bakıyoruz. AK Parti de öbürleri de bu türlü bakabilmeli. Lakin bundan sonra yeniden toplantılara, yurt dışı seyahatlere HDP’yi çağırmazlarsa da bu gidişleri onlar için olumsuz bir tablo olur.”
“SEN KENDİ PARTİNDEKİ PUDRA ŞEKERCİLERİYLE İŞE BAŞLA”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye yönelik “Sen şu an uyuşturucu baronlarına yer hazırlıyorsun. Aslında senin içinde kuru sulu, içenler var” kelamlarının anımsatılması üzerine de şunları söyledi:
“Pudra şekerini CHP’de kimse çekmedi. AK Parti’de çekildi pudra şekeri. Bunlar, düzey düşüklüğü. Erdoğan’ın bu tabirini, çukura düşmüşlük olarak, çukur olarak nitelerim yalnızca. Kimin ne içtiğine, kimin ne yediğine, kimin nasıl yaşadığına karışmak, eskide kaldı. Daima söylüyorum. Erdoğan, ömür şeklinden, inanç aidiyetinden beslenmek suretiyle Türkiye’yi ayrıştırıyor ve Türkiye’ye yapılabilecek en büyük berbatlığı yapıyor. Sen evvel kendi partindeki pudra şekercileriyle işe başla. Sonra biz, bakarız bize.”
