BTP Genel Lideri Hüseyin Baş, İnci Kelamlık Youtube kanalında takipçilerin sorularına cevap verdi.
Baş, eski BTP Genel Lideri Prof. Dr. Haydar Baş’a ilişkin olan ve parti programına aldıkları “Milli İktisat Modeli, Toplumsal Devlet- Ulusal Devlet projeleri”yle ilgili “Türkiye’deki çıkmazın, açmazın tamamının tahlilinin yer aldığı bir program” dedi. Baş, şöyle konuştu:
“Bizim parti programımızı da açıp okuyabilirler ki şu anda kıyasa girersem hiçbir siyasi partinin programında göremeyeceğiniz şeyleri görürsünüz. Buna bir örnek vereyim; bütün siyasi partiler özelleştirmeleri savunurlar biz ise devlete ilişkin olanın milletin hakkı olduğunu söyleriz ve devlete ilişkin olanın birileri tarafından diğerlerine peşkeş çekilmesine karşıyızdır. Biz özelleştirmelere karşı bir partiyizdir bu hiçbir partide yoktur. Madenlerimizden yani altın, petrol, tor, bor, doğalgaz… Türkiye’de trilyonlarca dolar rezerv vardır, bu madenlerden hakkıyla bahseden tek siyasi partiyizdir. Münasebetiyle biz tahlili anlatırız temelinde ancak bugün toplumumuzun gereksinimi olan hükümetin yaptığı yanlış işlerin bilinmesi, bugün Türkiye’deki en büyük eksiklik budur.”
“TOKİ KAMPANYASI BÜSBÜTÜN BİR SEÇİM YATIRIMI”
Baş, “TOKİ projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu cevabı verdi:
“‘Tokiyye’ yapıyorlar. Öykü, yapamazlar, yapmayacaklar. Yapsalar bile 3-5 kişiyi güçlü edecekler. Bu bir seçim yatırımı. 10 milyona yakın insan başvuracak. Bunun 5 yıllık süreçte 500 binini konut sahibi yapacaklar. Yapsan ne olacak? Bu nasıl bir toplumsal devlet? İşin daha acı tarafı; 10 milyon insan başvuruyor. Bu şu demek; Türkiye’de 10 milyon insanın hiçbir konut tapusu yok, üzerine kayıtlı hiçbir şeyi yok ve Anadolu için aylık 14 bin, İstanbul için 16 bin liranın altında bütün ailesini geçindirmekle meşgul oluyor. Bu beşerlerle dolu bir ülke inşa ediyorsunuz ve vaat olarak, ‘Ben size konut vereceğim’ diyorsunuz. Ne diyelim, ‘Allah razı olsun’ mu diyelim! Bu, kıssadan ibaret bir şey. Ne birinci TOKİ kampanyası ne son TOKİ kampanyası. Büsbütün bir seçim yatırımı. Vatandaşımızın bu oyunlara gelmemesi lazım.”
“HÜKÜMETİN BU OYUNLARINA KANMAKTAN VAZGEÇSİN”
Kısa vadeli tahliller yerine esaslı tahlillere muhtaçlık olduğunu söz eden Hüseyin Baş, “Türkiye’de ihtilale gereksinim yoktur, evrime gereksinim vardır. Bizim sıhhat sistemimizde, eğitim sistemimizde, konut sistemimizde, ekonomik sistemde her manada evrim geçirmemiz lazım. Bunu anlatan, bunu isteyen, bunu sizlere sunabilecek partilerle iş birliği yapmanız benim naçizane tavsiyemdir. Bir konutum olsun diye sizi kandıracaklar, o meskeni de vermeyecekler buna emin olun. Bunlarla gidersek, iktidar 20 yıldır gelecek 50 yılımızı sattı, bir talih daha verirseniz önümüzdeki 5 yılda da ondan sonraki 50 yılımızı satacaklar, tapulayacaklar diğerlerine. Bu bizim için hüsran olacak. Çocuğunu, torununu, jenerasyonunu, vatanını, milletini düşünen beşerler artık lütfen bu hükümetin bu oyunlarına kanmaktan vazgeçsin” dedi.
“BU BAHİSTE HİÇ ODUNUM YOK”
Baş, “Özelleştirilen fabrikaları geri alacağız” açıklaması ile ilgili “Anlaşma olduğu halde hangi yol ve metotlarla bunları geri alacaksınız” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Babalar üzere alırım. Nasıl babalar üzere sattılar biz de babalar üzere alırız, nasıl sattılarsa birebir halde geri alacağız. Bu bahiste hiç odunum yok. Bir ailenin bir çocuğunu öteki bir aile gece gelip öbür birine satarsa burada hukuk aramazsınız. Atatürk’ün açtığı, Cumhuriyet’in kurduğu ve bizim geleceğimizin inşa edildiği, insanımızın iş bulduğu, aş bulduğu ekmek yediği fabrikaların, yatırımların birilerinin keyfiyetiyle satılması asla kabul edilemez. Münasebetiyle da babalar üzere de geri alacağız ve bunu milletimizin lehine kullanacağız. Bakın bunlar millete verilmedi, bunlar Kanadalıya, Hollandalıya, İngiliz’e, Amerikalıya verildi. Atatürk’ün her yerde ‘kapitülasyonlar kabul edilemez’ demesi… Ulusal gayret bir alanda topla tüfekle olmuştur bir de ekonomik manada bağımsızlığı kazanmak üzerine olmuştur. Atatürk de ‘ekonomik bağımsızlığı olmayan ülkeler siyasi bağımsızlığıyla övünemez’ mealinde bir cümle sarf eder. Neden? Zira ekonomik bağımsızlığınız yoksa o ülke ne istiyorsa onu yapmak zorundasınız. Bizim bağımsızlığımız bize ilişkin olanı bizim kullanmamızla mümkün olacaktır. O yüzden satılan bu fabrikalarla ilgili ben tartışmaya kapalıyım. Bütün fabrikalar kapandıysa yine açılacak, satıldıysa geri alınıp millet lehine işletilecektir.”
