CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a, Ordu’nun Fatsa ilçesindeki altın madeninin etrafa ve insanlara verdiği ziyana değinerek ‘zehir yuvası’ benzetmesi yaptığı madenin neden kapatılmadığını sordu. Kurum, “Fatsa’daki 100 bin insanın doruğunda bu biçimde bir zehir potansiyeli olarak, bir depo olarak duruyor. Bu zehir yuvasını neden kapatmıyorsunuz” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komitesi’nde dün Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bütçe üzerindeki görüşmeleri Bakan Murat Kurum’un iştirakiyle devam etti.
Adıgüzel, bütçe üzerine kelam aldı ve Fatsa’daki fay çizgisi üzerinde bulunan altın madeninin etrafa ve beşere verdiği ziyana dikkat çekerek şunları söyledi:
“BURADA SU İÇİLEMEZ DURUMDA”
“Sayın Bakan, anayasal sıhhat ve etraf hakkına karşın, çok açık kanıtların ve kesin tespitlerin dahi siyasetin ve bağımlı adaletin eliyle görmezden gelindiğini, devlet kurumları eliyle cürüm işlendiğini size iki örnekle aktaracağım.
“CEZA BİLE VERİLMEDİ”
Fatsa ilçemizde siyanürle işletilen bir altın madeni var, buna biz ‘Yeşil Fatsa’nın bağrındaki sarı çıban’ diyoruz. 2018 prestijiyle firmanın ÇED müsaadesinden gelen 3 milyon 400 bin ton cevher sürece hakkı doldu. Bu hakkın dolduğunu firma yeni müsaade isterken evrakta açıkça itiraf etti; ‘Benim müsaadem doldu, bana yeni müsaade verin’ dedi, şu ana kadar bir müsaade verilmedi. Ayrıyeten, MAPEG’in alanda yaptığı tespite nazaran, hakkından fazla, 900 bin ton da fazladan cevher işlediği tespit. Pekala, bir süreç yaptınız mı Bakanlık olarak yahut mahkeme yaptı mı? Hayır. Ceza bile verilmedi, şu anda orada hiçbir süreç yapılmadı, görmezden gelindi. Alakalı dere yataklarında ise milletlerarası akredite bir laboratuvarda yapılan tahlil sonuçlarını size okuyorum: Kurşun ve kadmiyum 100 kat, alüminyum ise tam 3 bin kat fazla çıktı. Burada zehir dolu bir atık havuzu var. Bir yağmur coğrafyasında, Karadeniz’de ve Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın çabucak 20 kilometre üzerinde bir zelzele bölgesinde, Fatsa’daki 100 bin insanın zirvesinde bu biçimde bir zehir potansiyeli olarak, bir depo olarak duruyor. Maalesef şanlı Meclis’te koltuk sahibi birtakım politikler de bu firmaya dayanak vermektedir. Lakin bilinmelidir ki bu siyanür ve sülfürik asit çetelerinin, bu su ve toprak düşmanlarının gerisinde kim varsa er ya da geç bunu ortaya çıkaracağız. İşte evrak, işte bilgi, işte tahlil sonuçları. Maalesef bilim çağında tüm realite ortadayken siyasetin ve güdümlü adaletin elinde insanlık hatası kamu kurumlarıyla işleniyor”
